Kapadokya Gezisi

Bİ’ GEZİ DETAYLARI

İç Anadolu gezimizin en gözde duraklarından birisi şüphesiz Kapadokya idi. Öncesindeki Yalvaç, Konya ve Aksaray’da ki mini turlarımızı tamamlayıp nihayetinde Kapadokya gezisine sıra gelmişti. Daha Aksaray’da iken Kapadokya’nın meşhur uçan balon manzarasını çadırdan izlemeye karar verdik. Çadır kampımız için bir yerler araştırmaya koyulduk.

Aslında Kapadokya sadece balonların uçurulduğu alan değildir. Ürgüp, Göreme ve Uçhisar’ı da içine alan; yüzyıllar öncesinde volkanik lavların yayılmasıyla oluşmuş yumuşak toprağa sahip geniş bir bölgedir. Toprağın bu özelliği dolayısıyla bölgede sık sık karşılaşabileceğiniz oyma mağaralar, kiliseler, peri bacaları ve yeraltı şehirleri bulunmaktadır.

En çok tavsiye alan yerlerin başında Kaya Camping geliyordu. Arayıp müzik, içki, eğlence gibi çocuklu ailelere uygunsuz şeyler olup olmadığını sorduk. Görevli amca hem bu gibi olumsuz durumların olmadığını söyleyerek bizi rahatlattı hem de “Bu ne biçim soru?” diyerek hafiften kızmıştı bize. 🙂

Bir saat süren yolculuk sonrasında kamp alanına varmıştık. Giriş ücreti araçlar için ayrı, çadır için ayrı, hatta kişiler için de ayrı alınıyor.Bu biraz sıkıntılı bir anlayış ama gitmiştik bir kere. Araç 20 TL, kişi başı 15 TL ve çadır 15 TL idi.( Mayıs 2017)

Gittiğimiz dönem tatil sezonu olmadığı için alan boştu . Sadece Güney Kore’den gelmiş 3 karavan vardı ki onlarda vardığımızda çoktan uyumuşlardı. Biz de kendimize uygun bir yer bulup yerleşmiştik bile. Semaverin dumanı, ay ışığının parlattığı bulutlu bir gökyüzüne doğru çoktan esmeye başlamıştı bile. Gece cırcır böceklerini dinleyerek geçti çok şükür.

Sabahında erken kalkmanız gerekiyor, o karpostallardaki Kapadokya balonları görüntüsünü yakalayabilmeniz için. Onlarca balon güneşin doğuşundan 20-30 dakika öncesinden ateşlenmeye başlıyor bile. Güneşe doğru yolculuk seyrine doyulmaz manzaralar oluşturuyor. Balon uçuşları güneşin doğuşuyla beraber sonlanıyor. Bu arada fotoğraf makinenizi hazır bulundurmayı unutmayın çok güzel anlar yakalayabilirsiniz.

Burada yeterince vakit geçirdikten sonra Göreme Açık Hava Müzesi’ne doğru yola çıktık. Açık hava müzesiyle burası arasında 1 km mesafe var . Müzeye giriş ücreti 30 TL ve Müzekart geçerli.

M.S. 4 yüzyılda hayat başlamış bu kaya yerleşim yerinde. Onlarca oyma kilisenin,manastırların, şapellerin ve ortak yaşam alanlarının olduğu bu mekan adeta münzevi hayatı temsil ediyor. Kimisi çok sade ve küçük, kimisi rengarenk desenlerle işlenmiş kiliseleri gezmek keyifliydi.

En bilindik olanları Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Barbara Kilisesi’dir. Yalnız Karanlık Kilise de müzekart geçerli değil, ekstra ücrete tabi. Burada gezilecek bir çok mekan var. Ancak biz yaklaşık 2 saat süren gezimizi burada noktalayıp Peri Bacaları na doğru yola koyulduk.

Asırlar önce akarsu ve rüzgarın aşındırmasıyla oluşmuş Peri Bacaları bir doğa harikası. Konik şekiller fotoğraf çekmek için güzel bir seçenek. Ancak öğrenci grupları ve tur şirketlerinin yoğun olduğu bir döneme denk gelmiş olmalıyız ki aşırı kalabalıktı. Bir kaç tur attıktan sonra buradaki birkaç oyma evi gezip bir köşede dinlendik. Bu alanda gözleme çay içebileceğiniz ve hediyelik eşyalar alabileceğiniz küçük işletmeler de mevcut.

Biz iki çocukla bu geziyi gerçekleştirdik. Öncelikle şunu söylemek gerekiyor ki bu tarz tırmanışlı yerlerde bebek arabası kullanılamıyor. O yüzden bebeğinizi kendinize bağlayacağınız kanguruya sahip olmalısınız. Bizden başka çocuklu aile de yoktu zaten gezebilen. 🙂